Besin duyarlılığını tespit etmek için henüz doğru, güvenilir ve doğrulanmış bir testin olmadığının altını çizen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nazlı Şişik Yaltırık, tedavi yaklaşımı konusunda şu bilgileri verdi:”En iyi teşhis aracı eliminasyon-provokasyon (çıkarma-ekleme) yöntemidir. Teşhis için altın standart metot ise çift-kör plasebo kontrollü besin yükleme testidir. Hastalardan bir günlük tutmaları ve hangi gıdaların yenildiğini, belirtilerin neye benzediğini ve ne zaman ortaya çıktıklarını yazmaları önerilir. Günlüğün verileri bir diyetisyene veya doktora, hangi gıdaların istenmeyen reaksiyonlara neden olduğunu ve atılması gereken adımları belirlemesine yardımcı olabilir.
Bu gıdalar belirlendikten sonra üç aydan bir yıla kadar değişen sürede diyetten çıkarılmasını ve semptomlar takip edilerek yeniden eklenmesini içerir. Son zamanlarda besin intoleransı testleri de yapılmaktadır. Fakat bu testlerin işe yaradığını ispat edecek yeterli bilimsel delil olmadığı gibi dünyanın alerji ve immünoloji ile ilgili önde gelen bilim kuruluşlarının yayınladığı kılavuzlar da gıda intoleransının belirlenmesinde bu testleri tavsiye etmiyor” uyarısında bulundu.
Dünya nüfusunun yarısında besin duyarlılığı bulunuyor!
Besin duyarlılığının (gıda intoleransı) dikkate alınması gerektiği konusunda uyaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Nazlı Şişik Yaltırık, önlem alınmadığı takdirde kişinin depresyonla karşı karşıya kalabileceğini belirtti. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerini hatırlatan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nazlı Şişik Yaltırık, “Dünya nüfusunun yarısında besin duyarlılığı yani gıda intoleransı bulunuyor, bir milyar kişide tanısı konmuş gıda intoleransı var. WHO’ya göre bu rakam üç yıl öncesinde 2,5 milyara ulaştı” dedi.
Meyve, peynir çikolataya dikkat!
Besin duyarlılığının nedenlerine dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Nazlı Şişik Yaltırık, “Besine eklenen gıda katkı maddelerinin yanı sıra besinlerin içerisinde doğal olarak bulunan toksinler de gıda intoleransına sebep olabilir. Sindirim sistemindeki genetik bozukluklar, fazla antibiyotik kullanımı, kronik enfeksiyonlar ve cerrahi girişim sonrasında enzim yapılarında ve miktarlarındaki değişim çok sık rastlanan intolerans nedenlerindendir. Özellikle meyve, peynir, şarap ve çikolatada bulunan vazoaktif elementler, migren, hırıltılı solunum, ürtiker, yutma güçlüğü gibi sorunlara yol açabilir. Süt ürünleri, gluten içeren tahıllar ve fasulye ve lahana gibi gıdaların tüketimine ayrıca özen göstermek gerekir. Eğer tespit edilen bir gıda varsa üç-dört gün aralıklarla bu gıdayı tüketmek çözüm olabilir” diye konuştu.
Hangi hastalıklara yol açıyor?
Besin intoleransının neden olduğu hastalıklar hakkında da bilgi veren Uzm. Dyt. Nazlı Şişik, depresyon uyarısında bulunarak şöyle devam etti:
“Kronik baş ağrısı, aşırı kilo alma, aşırı kilo verme, cilt sorunları, otoimmün hastalıklar, fibromiyalji, migren, mide ve İrritable Barsak Sendromu (İBS) gibi bağırsak hastalıkları, emilim bozuklukları, romatizmal hastalıklar, nefes darlığı, astım, depresyon, sinirlilik, Tip 2 diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, hipotroidizm, kronik rinit, egzema, akne, ödemli göz kapakları, idrar bozuklukları, Crohn’s hastalığı, kalp ve dolaşım sorunlarıdır. Eğer besin toleransına bağlı kronik yorgunluk hissediyorsanız ve bunu çözümlemeyip o yiyeceği yemeğe devam ederseniz, ileride depresyona neden olabilir. Başlarda sadece sindirim sisteminde gaz ve şişkinlik şikâyetleri varken, bu şikâyetler göz ardı edilip tedavi edilmezse, İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS) gibi bağırsak hastalıkları da ortaya çıkabilir.”
“En önemli belirti sindirim problemi”
‘Bazı kişilerde tek bir belirti mevcutken, bazılarında birkaç semptom aynı anda ortaya çıkabilir’ diyen Uzm. Dyt. Yaltırık, sözlerine şöyle devam etti: “Aynı besine intoleransı olan iki hastanın reaksiyonları farklı olabilir ya da yaşamlarının değişik zamanlarında intolerans ortaya çıkabilir. En fazla rastlanan belirtiler ise sindirim şikâyetleri, karın ağrısı, kusma, ishal, mide krampları, gaz, deride kaşıntı ve şişlik, solunumda ise burun akması, hapşırma, hırıltılı nefes ve öksürük.”