1. Haberler
  2. Sağlık
  3. ‘Otizmli bir çocuğu iyileşme hakkından mahrum bırakamazsınız’

‘Otizmli bir çocuğu iyileşme hakkından mahrum bırakamazsınız’

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Senim TANAY KARAKUŞ

senim.tanay@milliyet.com.tr

Aksaray’daki Mehmetçik İlkokulu’nda otizmli çocukların ve ailelerinin maruz kaldığı olaylar, vicdanları derinden yaraladı. “Okulda eğitim gören 42 özel öğretim öğrencisi, kendi çocuklarıyla aynı okulda eğitim görmesini istemeyen diğer çocukların velileri tarafından yuhalandı” iddialarının ardından başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere pek çok kurum da harekete geçti. Son olarak okul müdürü açığa alındı ve inceleme için bir müfettiş grubu görevlendirildi. Uzmanlar “Bu konuda en büyük sıkıntı, anne karnındayken dahi tespit edilemeyen otizm hakkında toplumun hâlâ bilgi sahibi olmaması” diyor. Hatta öyle ki otizmin bulaşabilen bir hastalık olduğunu sananlar bile var.

Son yapılan araştırmalara göre 1985’te 2 bin 500 çocuktan 1’ine otizm tanısı konulurken şu an bu oran 59 çocukta 1’e düşmüş durumda. Yani dünyada her 20 dakikada bir, 1 çocuk otizm tanısı alıyor. Ancak akşam televizyonda otizmli doktor Ali Vefa’yı hayranlıkla izleyenler, ertesi gün otizmli bireyler bu toplumda hiç yaşamıyormuşçasına davranabiliyor. Üstelik bir gün kendilerinin ya da yakınlarından birinin bu durumu yaşayacağı ihtimalini unutarak…

Otizmli bir çocuğun eğitim alamamasını “Şöyle düşünün; bir hasta çocuk var ve siz onu hastaneden zorla çıkarıyorsunuz” diyerek tanımlayan Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Betül Selcen Özer’in söylediklerine kulaklarımızı ve yüreğimizi sonuna kadar açarak dinlemeye gerçekten çok ihtiyacımız var. Hem de “Ah, kimselerin vakti yok/Durup ince şeyleri anlamaya” diyerek daha da derinden…

Veliler, otizmli çocuklar ile kendi çocuklarının birlikte eğitim almasını neden istemiyorlar?

Engellilikle ilgili bir ön yargı var ülkemizde. Yeterli çocukların ebeveynleri, engelli çocukları bir değer  olarak görmüyorlar. Onlara ya merhamet ve acımayla ya da korkuyla yaklaşıyorlar bilmedikleri için. Otizmin maalesef Türkiye’de bilinirliği çok yüksek değil ve sanki otizmli bireyler bir şey yapamazmış, bir şey başaramazmış, eğitime dahil olamazmış, iş hayatına kazandırılamazmış gibi birtakım yanlış algılarımız var. Eğitim her çocuğun anayasal hakkı, otizmli çocuklar da bu hakka sahip. Haktan da öte tek çare, tek tedavi. Siz eğitim hakkından mahrum bıraktığınız bir çocuğu aslında iyileşme hakkından da mahrum bırakıyorsunuz. Şöyle düşünün; bir hasta çocuk var ve siz onu hastaneden zorla çıkarıyorsunuz. Yapılanın bundan hiçbir farkı yok. Ancak maalesef veliler, otizmin tek çaresinin eğitim olduğunu ve aslında otizmli çocukların yalnızca eğitimle topluma kazandırılabileceğini de bilmiyorlar.

‘Eminim hayatları boyunca karşılaşmadılar’

Otizmli bir çocuğun toplum tarafından kabul görmesinin ilk adımı aslında okulda atılmıyor mu? Yani yeterli bir çocuk, akranı olan otizmli bir çocuğu burada görüp tanıyarak aslında farkındalık içine girmiş olmuyor mu?

Farklılıklara saygı tam da bu yaşlarda; ilköğretim sınıflarında, erken çocukluk döneminde kazanılıyor. Bu yaşlarda biz beraber üretmeyi, farklılıklara yaklaşımı ve saygıyı öğreniyoruz. Engelli bir arkadaşı olan çocuk, ileriki yaşlarda bu bireylerin ihtiyaçlarına çok daha duyarlı hale geliyor. Aslında tipik gelişim gösteren bir çocuk için bu arkadaşlarıyla aynı sınıfta, aynı ortamda olmak oldukça kıymetli. Ben eminim orada tepki gösteren, yuhalayan birçok velinin hayatı boyunca sınıfında engelli bir arkadaşı olmadı, hiçbir zaman karşılaşmadı. Ben buna ‘çarpışma’ diyorum ve bu, gerçekten çok ama çok kritik bir öneme sahip.

Yaşanan bu olayda okul yönetiminin rolü ne sizce? İki tarafı birbiriyle yakınlaştırıp tanıştırması bu gerginliği önleyebilir miydi?

Biz aslında 1990’lı yıllarda “kaynaştırma” diyorduk, 2009’dan bu yana da “bütünleştirme” diyoruz. Bütünleştirme; tüm öğrencilerin dil, din, ırk veya özel gereksinimi olan veya olmayan ayrımı gütmeksizin yaşıtlarıyla beraber genel sınıf ortamında eğitim alması demek. Özel öğrenciler için bütünleştirme iki şekilde uygulanıyor; biri yarı zamanlı biri de tam zamanlı bütünleştirme. Yarı zamanlı bütünleştirmede otizmli çocuklar bireysel özelliklerine göre okul gününün belli süresinde genel eğitim sınıfında oluyor ama onların özel eğitim sınıfları da var. 4 çocuğa 2 öğretmen düşecek şekilde özel eğitim sınıflarında eğitim veriliyor. Yarı zamanlı bütünleştirmede otizmden etkilenme dereceleri önemli. Bir de tam zamanlı bütünleşme var. Burada en kısıtlayıcı ortam ilkesinden hareket ediliyor. Özel gereksinimli çocuklar tipik gelişen akranlarıyla birlikte eğitim alıyorlar ve bütün bu destekler de genel eğitim sınıfının içinde karşılanıyor.

‘Okul içinde ayrımcılık yapılamaz’

Bu olayda önemli olan şu: Bu çocukların teneffüs saatleri farklı, olmaması gerekiyor. Giriş-çıkış için kullandıkları kapı farklı, olmaması gerekiyor. Otizmli çocuklar için okulun içine girmek zaten büyük bir sıkıntı, bir de okulun içinde de ayrımcılık devam ediyor. Biz bu konu çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz projelerde çeşitli eğitimler verdik ve gördük ki öğretmenler bu problemli davranışla nasıl başa çıkabileceği konusunda çok çaresiz. Ellerinde bu konuda yardımcı olacak eğitim materyalleri ve eğitimin amaçlarını belirten bir kılavuz yoktu. Bütünleştirmeye dair lisans eğitiminde herhangi bir şey görmedikleri için süreci yönetmekte çok zorlanıyorlardı. Biz öğretmenin ayrımcılık yapmadan, bütün çocukları derse katarak ilerlemesini sağlayan materyaller sağladık. Bütünleştirme eğitiminde kilit isim, öğretmen. Öğretmen güçlü durup ne yapacağını bilirse, okul idaresi de güçlü olup velileri bu konuda bilgilendirirse zaten problem kalmaz.

Otizmli çocuklar ve bireyler sadece okulda maruz kalmıyorlar bu ayrımcılığa. Hayatın her alanında bu durumu yaşıyorlar. Toplu taşıma araçlarından indiriliyorlar, alışveriş merkezlerinden ve otellerden kovuluyorlar… Bu olay medyada gündeme geldiği için bu kadar fazla ses getirdi. Görülmeyen daha niceleri var.

‘En büyük bariyer veliler’

Bir yanda “Biz kaynaşma istiyoruz, çocuklarımız kaynaşsın diye buradayız” diyen veliler bir yanda  da “Otizmli çocuklar, çocuklarımızın sosyal yaşamını etkiliyor” diyen veliler… Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Keşke çocuklara mikrofon uzatabilseydik… İnanın en büyük bariyer, veliler. Akranlarıyla bir arada olan çocuklar zaten onlarla bambaşka bir iletişim kuruyor. Onların farklılık gibi bir ayrımı yok. Projelerimiz kapsamında daha önce konuştuğumuz çocuklar “Onlar farklı değil ki hepimiz farklıyız. Hiçbirimiz birbirine benzemiyor. Biz bir arada çok mutluyuz” diyorlar. Sorun çocuklarda değil, sorun bir işte bu korku kültürü.  Engelliliğe hak temelli yaklaşmayı, engelli bireylerin de bu hayatın içinde bizler gibi hakları olduğunu ve onların da hayatın içerisine entegre olabileceğini öğrenmemiz gerekiyor.

Bu yuhalama olayı otizmli çocukların ve ailelerinin zihinlerinde nasıl bir yankı yarattı?

İnanın çocuklardan fazla aileler bu konuda da çok  üzgün. Okulumuzdaki pek çok veli, bu olayı anlatıp ağlıyor çünkü benzer sıkıntıları yaşıyorlar. Aileler o kadar zor durumda ki… Kimse de çıkıp da neler yaşadıklarını anlatmıyor. Aslında 3 Aralık 2016’da kabul edilen bir Otizm Eylem Planı var. Eylem planında farkındalıktan erken tanıya, eğitimden istihdama, yatılı bakımdan aile desteğine tüm süreçler belli. Umarız bu olaylar, Otizm Eylem Planı’nın bakanlıklar nezdinde tekrar daha hızlı bir şekilde ele alınmasına ve yapılmayan şeylerin yapılmasına vesile olur.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
‘Otizmli bir çocuğu iyileşme hakkından mahrum bırakamazsınız’
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Otuz Dört - Dünya'dan Haberler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin