Doç. Dr. Yalçınkaya, pandemi dönemiyle birlikte fiziksel hareketsizlik ve kilo alma başta olmak üzere yaşam tarzında olumsuz değişikliklerin arttığını en önemli sorunlardan birinin de uyku apnesi olduğunu söyledi.
Uykuda nefessiz kalma olarak bilinen uyku apnesinin Türkiye’de görülme sıklığının yüzde 5 ile 10 arasında olduğunu bildiren Yalçınkaya, özellikle 45 yaşın üzerindeki bireylerin yüksek risk altında olduğunu anlattı.
Yalçınkaya, uyku apnesinin erkeklerde görülme oranının daha fazla olduğunu ve genetik yatkınlığın da hastalık riskini artırdığını belirterek, “Pandemi süreciyle başlayan hareketsiz yaşam ve düzensiz beslenme, uyku apnesi şikayetiyle gelenlerin sayısında artışa yol açmaktadır.” dedi.
Her horlama, uyku apnesi belirtisi olmayabilir
Hastalığın en önemli belirtilerinden birinin yüksek tonda horlama ve kesintili uyku olduğunu ifade eden Doç. Dr. Esin Yalçınkaya, “Her horlama uyku apnesi belirtisi olmayabilir. Rutin bir horlama periyodu varsa normal karşılanıp ihmal edilmemeli ve kişi bir kulak burun boğaz uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Rahat bir uyku uyumama durumu, hormonal dengemizi bozarak pek çok önemli hastalığa neden olabilir. Rutin horlama periyodu dışındaki nefes kesilmeleri ve horlamalar hayatı tehdit eden uyku apnesinin semptomu olabilir.” dedi.
Yalçınkaya, uyku anında nefessiz kalma süreci başladığında oksijen miktarının yüzde 50’lere kadar inebildiğine ve kişinin yaşamla ölüm arasında gidip geldiğine dikkati çekerek, “Vücuttaki karbondioksitin solunum merkezini uyarmasıyla yeniden solunum başlamakta ancak kişi ne horladığının ne solunumunun durduğunun ne de yeniden başladığının farkına varamamaktadır. Bunu ancak yanındaki fark etmektedir. Solunum durması bir gecede onlarca kez olabilir.” ifadelerini kullandı.
Kesintili uyku, gündüz uyuma ihtiyacı varsa hekime başvurulmalı
Yalçınkaya, bağışıklık sistemini zayıflatan, beden ve ruh sağlığını tehdit eden uyku apnesinin, tedavi edilmediği takdirde kalp damar, diyabet ve karaciğer gibi ölümcül hastalıklara davetiye çıkardığını söyledi.
Apnenin tetiklediği kalp ritmi ve tansiyondaki değişikliklerin yaşamı tehdit ettiğini vurgulayan Yalçınkaya, şunları kaydetti:
“Horlama ve uyku apnesi ciddiye alınmalı, şüphe durumunda hasta dikkatli takip edilmelidir. Bu konuda özellikle evdeki diğer bireylere görev düşmektedir.
Yüksek periyodda horlama, solunum kesilmesi, kesintili uyku, gündüz uyuma ihtiyacı varsa mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır.
Uyku apnesi tanısında hastaların burun ve boğaz bölgelerinde bu probleme neden olabilecek anatomik bir problem olup olmadığı kameralı sistemlerle ayrıntılı olarak değerlendirilir. Ayrıca hastaların 1 gece hastanede yatırılarak uyku esnasındaki fonksiyonlarının kayıt altına alınması gerekebilir.
Teşhisin konulmasından sonra ise tedaviler arasında ilaç, kilo verme, cerrahi veya solunum cihazlarının kullanımı yer almaktadır.”