Tarihte aşıya ilişkin bilinen ilk çalışmalar, çiçek hastalığıyla başlıyor. Bazı kaynaklar çiçek aşısının milattan önce 4. yüzyılda Çinliler tarafından geliştirildiğini söylerken bazı kaynaklar ise aşının kökeni olarak Orta Asya’da yaşayan Türkleri gösteriyor.
Çiçek aşısı-Edward Jenner
Bugünkü çiçek aşısının bilimsel olarak ilk çalışmalarını yapan kişi ise 1749 doğumlu İngiliz cerrah Edward Jenner.
Bir köy papazının çocuğu olarak dünyaya gelen ve Londra’da tıp eğitimi alan Jenner, 1775 yılında, o dönemdeki en yaygın ve can alan hastalık olan çiçek hastalığıyla ilgili araştırmalara başladı.
Jenner, geliştirdiği aşısını ilk olarak köyündeki çocuklar üzerinde denedi. İlk günlerde dönemin bilim insanlarının tepkileriyle karşılaşan Jenner’in geliştirdiği aşı o kadar başarılı oldu ki bugün bile tüm dünyada aynı aşı kullanılıyor.
Jenner’in bilimsel olarak tıpta bir çığır açtığı ve modern immünolojinin temellerini attığı belirtiliyor.
14 aşının 8’i onun – M. Ralph Hilleman
Aşı tarihinin en önemli isimlerinden 1919 doğumlu Amerikalı mikrobiyolog Maurice Ralph Hilleman, kızamık, kızamıkçık ve kabakulak da dâhil olmak üzere dünyada en sık yapılan 14 aşıdan 8’ini bulan isim.
Hilleman’ın toplam geliştirdiği ya da geliştirilmesine öncülük ettiği aşı sayısı 40’a yakın.
“En çok hayat kurtaran bilim insanı” olarak kabul edilen Hilleman, 5 yaşındaki kızı Jeryl Lynn’in kızamığa yakalanması sonucu bu aşıyı buldu ve aşıya da kızının adını verdi.
Yıllar sonra verdiği bir röportajda Jeryl Lynn Hilleman, “Tek yaptığım doğru zamanda, doğru virüsle ve doğru babayla hastalanmaktı” demişti. Su çiçeği, menenjit, zatürre, Hepatit A ve B aşıları da Hilleman’ın ya kendisinin geliştirdiği ya da geliştirilmesine öncülük ettiği aşılar arasında bulunuyor.
Kuduz aşısı – Louis Pasteur
1822 doğumlu Fransız mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur ise “aşı” denilince akla ilk gelen isimlerden.
Şarbon, tavuk kolerası ve kuduz gibi virütik hastalıklar üzerinde çalışan Pasteur, ilk kuduz aşısını 6 Temmuz 1885’de kuduz bir köpek tarafından ısırılmış 9 yaşındaki Joseph Meister’a uyguladı.
Çocuğun sağlık durumunun iyiye gitmesinin ardından Pasteur, “kahraman” ilan edildi. Pasteur, aynı zamanda mayalanma olayında ve bulaşıcı hastalıklarda mikroorganizmaların sorumlu olduğunu ispatlayarak kendiliğinden türeme teorisini de çürüttü.
Mayalanabilir sıvıların saklanabilmelerini sağlayan “pastörizasyon” metodu mikrobiyoloğun adını taşıyor.
Kolera ve veba aşısı – Waldemar Haffkine
Tarihin en ölümcül salgınları kolera ve vebaya karşı aşıyı geliştiren kişi ise 1890’da Ukrayna’nın Odessa bölgesinde dünyaya gelen Waldemar Haffkine idi.
Dünyanın birkaç bölgesinde etkili olan koleraya karşı laboratuvara giren Haffkine, uzun çalışmaları sonucunda aşıyı bulmayı başardı.
İnsan deneyini de ilk kendisi üzerinde yaptı. İngiliz hükümeti o dönemdeki kolonisi Hindistan’da aşının denenmesine izin verdi. Haffkine, Hindistan’daki kolera kaynaklı ölümleri 10 kat azaltmayı başardı.
Aynı bölgede veba aşısı için de çalışmalar yapan ve yine aşıyı ilk kendisinde deneyen Haffkine, Bombay’da veba önleme laboratuvarı da kurdu.
Hepatit B aşısı – Baruch Blumberg
Hepatit B’ye karşı geliştirdiği aşıyla Nobel Ödülü’ne layık görülen Dr. Baruch Blumberg aşı tarihine ismini altın harflerle yazdıran bilim insanlarından.
Aşı sayesinde 12-13 milyon kişinin hayatını kurtardığını ifade eden Blumberg, kendisini ise bir “kahraman” değil, “araştırmacı” olarak gördüğünü dile getirmişti.
1976 yılında, Amerikan Sağlık Bakanlığı’ndan FDA onayı alan aşı, dünyada yaygın olarak kullanılıyor.
Aşı sayesinde Hepatit B’li bir hasta düzenli ilaç kullanarak, karaciğerinin zarar görmesini ömür boyu engelleyebiliyor.